8 Mart Dünya Kadınlar Günü: Kadın Cinayetleri ve Cinsiyet Temelli Şiddet
Yarın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Ancak, Türkiye’de her gün en az iki kadın, erkekler tarafından hunharca öldürülüyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) verilerine göre, geçen yıl 394 kadın cinayete kurban gitti, 259 kadın ise şüpheli koşullarda hayatını kaybetti. Kadın ölümlerindeki bu artış, cezasızlık politikalarının bir yansıması olarak öne çıkıyor. Aynı sokakta, aynı kafede yan yana oturduğumuz kadınlar bir bir hayatlarından koparılırken, katiller aramızda dolaşmaya devam ediyor.
Bir yandan cezasızlık politikaları, diğer yandan cinayetleri meşrulaştıran, katilleri aklayan söylemler, faillerin cesaret bulmasına yol açıyor. “O saatte orada ne işi varmış?”, “Su testisi su yolunda kırılır”, “Kadın mıdır, kız mıdır bilinmez” gibi skandal ifadeler, bu durumu daha da vahim hale getiriyor. Geçen yıl 394 kadın cinayeti ve 259 şüpheli ölüm gerçekleşirken, bu sözleri asla unutmayacağız.
2025’in İlk İki Ayında Kadın Cinayetleri
Kadın cinayetleri son bulmuyor. 2025’in ilk iki ayında 49 kadın erkekler tarafından katledildi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, yeni yılın ilk ayında 33 kadın cinayeti gerçekleşti, 32 kadın ise şüpheli şekilde öldü. Ocak ayında öldürülen 33 kadından 8’i, boşanmak, barışmayı reddetmek veya evlenmeyi istememek gibi sebeplerle kendi hayatlarına dair karar aldıkları için öldürüldü. Şubat ayında ise erkekler, 16 kadını katletti, 21 kadının ölümü ise şüpheli bulundu.
Kadın cinayetlerinin durdurulması için karar alıcılara, cezaların artırılması ve iyi hal indirimlerinin verilmemesi için çağrılar yapılıyor; ancak bu taleplere yine kulak tıkanıyor. 2024 yılı, en çok kadın cinayetinin yaşandığı yıl olarak tarihe kara bir leke olarak geçecek.
Medya ve Kadın Cinayetlerinin Romantikleştirilmesi
“Aşk cinayeti”, “Çılgın aşık” gibi ifadelerle cinayet yıllarca romantikleştirildi! Kadın cinayetlerinin işleniş biçiminde medyaya büyük bir sorumluluk düşüyor. Ancak, yıllar boyunca hem medyada hem de dizi ve filmlerde, kadına yönelik şiddet romantikleştirilerek sunuldu. Bir kadının hayattan koparılması, ‘aşk’ adı altında meşrulaştırıldı, katil erkek ise ‘çılgın aşık’ olarak tanıtıldı. Kadınlar, ne bir 3. sayfa haberi ne de ‘aşk’ kurbanı olarak tanımlanamaz; kadınlar, ‘ceza almam’ diyen erkeklerin ve cinayetlere karşı göz yuman sistemin kurbanlarıdır.
Skandal Yargı Kararları ve Cinsiyetçi Söylemler
Bir hakim, kadın haklarını savunmak yerine skandal bir karara imza atmıştı. 1985 yılında, bir kadın evli olduğu erkek tarafından şiddet gördüğü için boşanma davası açtı. Ancak Mahkeme Başkanı Mustafa Durmuş, kadının talebini reddetti. Reddetme gerekçesinde, kadının hamile olduğunu ve bölgenin örf ve adetlerinde “Karının sırtını sopasız, karnını sıpasız bırakmamak gerekir” anlayışını belirtmesi skandal bir durumdu.
Katillere ceza vermekten çok, kadınların ne giydiğiyle ve saat kaçta dışarıda olduklarıyla ilgilendiler. Kadın cinayetlerini artıran unsurlardan biri, topluma mal olmuş kişilerin söylemleridir. Kadın cinayetlerinin ardından, hükümet ve diğer siyasilerden güçlü bir ses çıksaydı, belki de binlerce kadın hala aramızda olacaktı. Katillerin mahkemede cinayetlerini savunmalarına siyasilerin cinayeti aklaması eklendi. Kimi ‘Kadının o saatte orada ne işi var?’ dedi, kimisi ‘Su testisi su yolunda kırılır’ gibi ifadeler kullandı.
Unutulmaz Skandal Söylemler
- Bülent Arınç: “Kadın iffetli olacak, herkes içinde kahkaha atmayacak.” (2014)
- Hülya Atçı Nergis: “O kadınları öldüren şahısları da yetiştiren kadınlar var. Hiç mi kadınların payı yok bu şiddette?” (2021)
- Özlem Zengin: “Onurlu kadın, ahlaklı kadın beklemez.” (2021)
- Latif Aydemir: “Öldüren kadar ölenler de suçludur.” (2024)
- Mehmet Şimşek: “İşsizlik oranı niye artıyor biliyor musunuz? Çünkü kadınlar çalışarak fuhuşa hazırlık yapmış oluyorlar.” (2009)
- Nureddin Yıldız: “Kadınlar çalışarak fuhuşa hazırlık yapmış oluyorlar.” (2014)
- Ömer Tuğrul İnançer: “Hamile kadınların sokakta gezmesi doğru değil.” (2013)
Bu tür söylemler, kadın cinayetlerinin artmasına zemin hazırlayan unsurlardır. Kadınların haklarını savunma konusunda sorumluluk taşıyan herkesin, bu tür ifadeleri sorgulaması ve karşı durması gerekmektedir.