Mükemmel Olma Baskısıyla Yıpranan Kadınlar
Düşünsenize… Kadınlar, yüzyıllardır “İyi bir anne ol, kusursuz bir eş ol, iş hayatında başarılı ol, sosyal hayatında aktif ol, kendine bak, hep güzel görün, duygusal ol ama fazla da değil” gibi sayısız beklentiyle büyüyor. Bu beklentilere ek olarak, “Yaşını belli etme, yaşlanma, kariyerinde zirveye oyna ama evine de yetiş” gibi baskılar da cabası. Peki, biz ne zaman gerçekten sadece insan olabiliyoruz? Ve her şeye yetişmek gerçekten mümkün mü?
Günümüz dünyasında kadınlardan beklenen roller giderek çeşitleniyor. Hem başarılı bir kariyer sahibi, hem mükemmel bir anne, hem de sosyal hayatta aktif bir birey olmaları isteniyor. Bu çoklu roller, kadınlar üzerinde ciddi bir mükemmeliyet baskısı oluşturmakta. Eskiden sadece “evinin kadını” olması beklenen kadınlar, artık hem kariyer yapmalı hem de aile hayatını mükemmel bir şekilde sürdürmelidir.
Bir kadın, hem iş hayatında zirvede olup hem de çocuklarını kusursuz bir şekilde yetiştirmek zorunda mı? Özellikle magazin dünyasında ünlü annelerin yaşamları, bu baskının somut örneklerini gözler önüne seriyor. Örneğin, Bergüzar Korel, Halit Ergenç ile evliliğinden üç çocuk sahibi olduktan sonra kariyerine bir süre ara vermişti. Ancak toplumsal baskılar ve beklentiler nedeniyle ekranlara dönüşü sürekli gündemdeydi. Korel, bu süreçte hem annelik görevlerini yerine getirirken hem de kariyerine devam etmenin zorluklarını yaşadı.
Benzer şekilde, Fahriye Evcen de Burak Özçivit ile evliliğinden iki çocuk sahibi olduktan sonra medyanın ve toplumun göz hapsindeydi. Doğum sonrası fiziksel görünümü, ne zaman setlere döneceği gibi konular sürekli tartışma konusu oldu. Sinem Kobal da Kenan İmirzalıoğlu ile evliliğinden sonra anne oldu ve benzer bir baskı altında kaldı. Kariyerine ara verdiği dönemde medyada sürekli olarak ne zaman geri döneceği, fiziksel durumu ve annelik rolüyle ilgili haberler yer aldı. Kobal, bu süreçte hem anneliğin tadını çıkarmak hem de kariyerine devam etmek arasında bir denge kurmaya çalıştı.
Bu örnekler, aslında kadınların üzerindeki mükemmel olma baskısının ne denli yoğun olduğunu gösteriyor. Toplum, kadınlardan aynı anda birçok rolü kusursuz bir şekilde yerine getirmelerini bekliyor. Bu durum, kadınların psikolojik sağlığını olumsuz etkileyebilir ve tükenmişlik hissine yol açabilir.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşırken, kadınların üzerindeki bu baskıları yeniden düşünmek ve farkındalık oluşturmak çok önemli. Kadınların, toplumun dayattığı mükemmeliyetçi beklentilerden ziyade kendi istek ve ihtiyaçlarına göre yaşamlarını şekillendirmeleri gerektiğini unutmamalıyız.
Her kadının kendi yolculuğunda desteklenmesi ve takdir edilmesi dileğiyle, tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun… ❤️