Suriye’deki Alevilere Yönelik Saldırılar ve İnsan Hakları İhlalleri
Suriye’deki Alevilere Yönelik Saldırılar
Suriye’de, Hay’at Tahrir al-Şam (HTŞ) öncülüğündeki cihatçı grupların oluşturduğu silahlı birlikler, Alevi topluluklarına acımasızca saldırdı. Bu silahlı saldırılar sonucunda yaklaşık 1500 sivil hayatını kaybetti. BBC muhabiri Feras Kalini, bir üs ziyareti sırasında karşılaştığı Dalaal Mahna’nın gözyaşları içinde anlattığı trajediyi aktarıyor. Mahna, ‘Tek oğlum, daha 25 yaşındaydı’ diyerek acısını dile getiriyor ve ekliyor: ‘Oğlumu götürürken bana ‘Onu öldüreceğiz ve senin yüreğini yakacağız’ dediler.’
Geçtiğimiz hafta, Şam yönetimi, devrik lider Beşar Esad’a bağlı güçlerin artan isyanına karşı harekete geçti. Bölgedeki operasyonlar hız kazandı. Şiddet olayları, kıyı kasabası Cebele’de 13 güvenlik görevlisinin pusuya düşürülüp öldürülmesiyle tırmandı. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Ofisi’nin verilerine göre, bu olayların ardından dört gün boyunca, kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere birçok aile topluca öldürüldü. BM Sözcüsü, şu ana kadar 111 sivilin öldüğünü doğruladıklarını, ancak gerçek sayının çok daha yüksek olduğunu düşündüklerini ifade etti.
Dalaal Mahna, Suriye’deki Alevi azınlığın bir temsilcisi olarak bu olaylardan büyük bir acı ile etkilenmiş durumda. BBC muhabiri Feras Kalini, Mahna’nın anlattıklarını aktarırken, gözyaşları içinde yaşadığı kaybı dile getiriyor. Mahna, oğlunun kayboluşunu şöyle anlatıyor: ‘Oğlumu bir daha göremedim.’
Kalini’nin haberde tanıklıklarına yer verilen bölümdeki ifadeler ise oldukça çarpıcı:
- “Otoyolda giderken, mermilerle delik deşik olmuş bir araca rastlıyoruz. İçinde kaç kişinin öldüğü ve kim oldukları belirsiz. Fakat bu aracın içinden herhangi bir insanın sağ çıkabileceğini düşünmek zor.”
- “Bu uluslararası yolda ‘eski rejimin kalıntıları’ olarak tanımlanan güçler tarafından düzenlenen saldırılar ve Alevilere yönelik intikam cinayetlerinden sonra bir süre sükunet sağlanmış ve olayların izleri temizlenmiş.”
- “Ancak Suriye Savunma Bakanlığı’na bağlı güçlerin eşlik ettiği ziyarette, hala çalılık alanlarda ve toplu mezarlarda onlarca cesedin bulunduğunu gördük.”
Bölgedeki bazı köyleri hızlıca turladığımızda, çoğunun terk edilmiş olduğunu gözlemliyoruz. Mezhep cinayetlerinden korkan bölge sakinleri, bir haftadır açık alanlarda yattıkları dağlara kaçmış durumda. Baniyas’ın dışındaki bir köyde, evlerini ve dükkanlarını kontrol etmek amacıyla geri dönmeye çalışan küçük bir grup erkekle karşılaşıyoruz. Alevi olan Vafık İsmail, büyük bir temkinle saldırı anında orada olduğunu söylüyor ancak ayrıntıya girmiyor:
“Gerçekten herhangi bir şey açıklayamam. Benim alakam yok. Hiç yok. Yemin ederim ben karışmadım ve asla karışmam da.”
“Demek istediğim bu değildi. Yani, burada yaşayan biri olarak neler gördünüz?” diye soruyorum. Yanıtı korkusunu sergiliyor:
“Kardeşim, gerçekten herhangi bir şey söyleyemem. Bu kadar. Allah bizi beladan korusun.”
Suriye güvenlik güçlerinin kontrolü, Lazkiye’nin kırsal kesiminde sona eriyor ve ardından Rusya’nın Hmeimim askeri üssünün sınırları başlıyor. Uzun süren iç savaşta Esad güçlerine destek veren Ruslarla koordine olmadan, üssün dış kesimlerine girmeyi başardık. Binlerce Alevi aile, farklı silahlı güçlerin saldırılarından kaçmak için bu üsse sığındı. Burada yaşadıkları koşullar son derece zorlu. Dalaal’ın oğlunun öldürülüşünü anlattığı yer de burası. Burada hala dehşet verici hikayeler hafızalarda tazeliğini koruyor. Ailelerin çoğu, en az bir kişiyi kaybetmiş: bir oğul, bir akraba ya da bir komşu.
Bir başka Alevi kadın, “Yaşadıklarımız karşısında uluslararası korumaya ihtiyacımız var. Evimizi bıraktık, her şeyimizi bıraktık, geçim kaynaklarımızı ve buraya geldik,” diyor.
İşte tanıkların ifadeleri: